3 aug. 2016

GELMİYOR HİÇ BİRİ / Salya Memet -Fazîl




GELMİYOR  HİÇ  BİRİ / Salya Memet -Fazîl

Aqşam, yine sabah, yine de aqşam...
Durmadan işler saat, çalar tam, tam.
Böylece geçer günler, aftalar, aylar!
Kovalar yek diğerimi hasretlı yıllar.

Gitiler boş bırakıp yüvamı
Gelmiyor hiç biri, gelmiyor, bu da revamı? 
Yine de akşam gariplik çöktü her ana
Yalnızım, garipserim, bakarım sağa, sola...

Eş, kardeş, evlat, ben ana
Evet, ben hasretim bu insanlara!
Gittiler kimi cebir, kimi ecel, kimi istekle
Boş kaldı yüvam, derin sessizlikle.

Bilirim, gidenler artık dönmeyecek...
Bu sessizlik sanki ebedi, hiç seslenmeyecek...
Belki, belki pek geç bazısı gelecek
Lakin bunu ben, dertli ana, görmeyecek...

Gittiler, gittiler, gelmiyor hiç biri...
Yakar beni her gidenin ayrı derdi...

EMEL   MECMUASI  NR. 14 / April/   Nisan   2007, sene * 77



NICI UNUL NU VA MAI VENI

E noapte, apoi se face dimineaţă, iară vine noaptea.
Neobositul ceas  măsoară sunând cum trece vremea.
Şi astfel, neştiute, se scurg zile, săptămâni şi anii!
Dorul pentru cei”plecaţi” revarsă patimi inimii.

Din cuibul pustiit acum, ei au “plecat”, de ce?
Niciunul nu s-a mai întors la casele străbune.
E noapte iar, tristeţea îmi cuprinde viaţa,
Sunt singură, încet, încet, îmi pierd speranţa.

Eu mamă sunt şi pentru fiică, frate ori pierdutul soţ.
Mă arde dorul pentru toţi care nu sunt – dar care-au fost!
Ei au plecat, forţaţi, de un destin anume, dar istoric,
Pustiul cuibul îmi apasă, în linişte mă sting.

Eu ştiu că cei plecaţi nu vor veni, ei nu se-ntorc.
În linişte de moarte întunecimi se-adună şi mă storc.
Poate târziu, târziu de tot în casa lor vor reveni...
Dar eu atunci nu voi zâmbi, căci eu nu voi mai fi...

Da, acum, din cei “plecaţi”niciunul nu se –ntoarce!
Durerea pentru cei “plecaţi”de dorul lor mă stoarce!

Personalitati culturale ale satului Azaplar

Personalitati culturale ale satului Azaplar

1.       Mustecep Fazıl Ulkusal (1899-1996)
2.       A. Osman Nuri (1885 Ist – 1952 Kostencı) Liberal, Gazi 1916
3.       Necip  Haci Fazıl (1906-1948)
4.       Mendu Memet  (1901-1980)
5.       Velula Şevket Musa (1905-1960)  Azaplar kıyevı – Sadiye eşı
6.       Salya  Memet Fazıl (1903-1961)
7.       Sultan Fazıl (1913-1968)
8.       Teufik  Isleam (1912-  1980)
9.       Malik  Kadır (1900-1972)
10.  Şaip Veli Abdula (1913-1991), Azaplar kıyevı –Magübe eşı
11.  Anıs Abduraman (1905-1990)
12.  Ziya Resul (1928-1975), Azaplar kıyevı –Şayzer eşı
13.  Ziya E. Abduraim
14.  Bolat Şaip  (1890- 1965) D.O. Bicaz ; eşı ve 4 qızları
15.  Memet Septar, eşı   D.O.  Bikaz
16.  Qurtuap ve eşı   D.O. Bikaz
17.  Memet Lebibe eşı Emin, D.O. Bikaz, anaları ve egız qızları                   

ETERN  OMAGIU  PATRIOŢILOR  TĂTARI  CRIMEENI      

2 aug. 2016

NECIP OLMEDI

NECIP OLMEDI


Bin dokuz yüz kırk sekızde Romanyanı bastı bulut
Kapladılar komunistler, ruslarınkı boldı bo cürt !
“Kırım degen Vatanımnı alalmadan gene cöyttık
Epımızde rus koluna Dobruca’ da şımdı tuştık.
Tatarların üylerınde saklanılgan kırımlılar
Bırliy, bırliy, tutuldılar, Sibyr cölın aldılar.
Omırımce ograşkanım, butun milli çalışmam
 Karab boldı bo aylarda, koz yaşlarım tıyalmam...”
Tuşune Necıp koy tışında, saklangan bır sabakta,
Yukusıda, koyan yuku, jandarma bar arkada !

Kuz ayları, gece suvık, cavın caua, karangı,
Afta geştı, balaların koralmadı, sagındı...
Dere boyı, Akbaş koyde, Şaip oca tutulgan,
Pera aptiynı mezarına muslumanca komalgan !
Bo senenın egınlerın, paraların dagıtıp, 
Zengınlerden yardım alıp, pıkarenı kuvanttıp,
Yakınladı Necıp koyge, şımdı toban astında,
Tan aşılsa koyge kırıp ailesıne kavuşsa !
Kuz ayları, suvık, cauın, cörkan, toşek, ep toban,  
Kapalmaktan korkıp tuvıl, millet uşun saklangan !

“Korne kolge, ayak sesı karangıdan toplana,
Koy ışınde itler ure, ay caltıray, col aşıla,
Keliyatırgan kolge, bolır dostım, duşmanım,
Turkiye’ den kaber keldı, milletım bar, dep, kaldım !”
-Menmen, Iyıb, ses ber, Necıp, cıllı kaber ketırdım,
Bo keşede kelmedıler, ailen aru, korar bıznı Allah’ım !
-Sau bol, koydeş, dedı Necıp, tobanlardan koterlıp,
Senın etken cıgıtlıgın, mayday kele, can berıp!”
- Endı korkma, soydaşların sakladılar basımnı,
Komunistler alalmaycak kitap yazgan arıfnı !

Şonday karlı, korkunç kunler, üyden kaşkan geceler,
Atalardan kele kuvvet, milletım degen sesler !
Bır filım kibı tarihımız, kanlı, dertlı Kırım’ dan
Giray’lar bar, Gaspiralı, Seydahmet ya Cihan ! 
Dobruca ‘nın koylerınde oksuz kalgan cematım,
Rus kolundan kaşıp kelıp, rustan  korka kardaşım...
Neday kunler, aldımızda korkı saplay cüreknı,
Kaşmak kolay, ozım desem; karar aldım kalmaknı !
Kuz ayları, Necıp tuşune, Alla’ ga duva etıp,
Jandarmalar onı karay, Tatarlıkta Baş bılıp !

Bugun kuneş, kuz kuneşı, bugun korkmay jandardan,
Kostencı’nın bulvarında kaber bekliy Kırım’dan.
“Şalt cüriyım,” dedı Necıp “kupe kunduz ne bolır ?”
Bo ışnıde becersem men, milletıme hak kelır !
Ekı adım, boldı bırı, kollarından tuttılar,
Arabanın kara kapısın cabılganın tuydılar !
Yabaniydır bakışları, sert seslerı, cümurdık,
Kanlar taştı cüregınde, kımler sattı, ne boldık ?
Itekleşıp şaptırdılar, buzlı çiment, suvık cer,
Kostencı’ nın mahpusıdır, Allah unutkan yerler...

“Vay, milletım, Kırım dertım, evlatlarım kım karar?
Koyım, cürtım, kurban tatar, caraların kım sarar ?
Tuşunurken dert ışınde, kattı cerde, tıtıs yerde,
Duburdedı temır kapı, tepme urup, sert emırde,
Asker onı tursatkanda koltugından süyreklep,
Akettıler sorgı yerıne, akettıler ziyetlep !
Karşısında Necıp kordı sert bır surat, duşman kolı,
Terlı şaşın mannayından sılıp kanman nefes aldı...
Cüregınden Alla’ yım dep, kuvvet ıstep calbardı,
Sır bermesın duşmanlarga, sonra “Ellam” okıdı...

“Aytacaksın bızge şımdı kaş kırımlı sakladın ?
Aytacaksın Turkiye’ men Tatar uşun ne yaptın ?
Şu Kırım’ dan ne ıstiysın, Kırım rusnın, sen unut,
Tatarların hakkı pıttı, Kırım uşun yok umut !”
-“Aytacağım” dedı Necıp “Milletım ve Vatanım
Etkenlerım sız bılesız, insaniydır can duygım !”
Şamar urdı, sonra tepme, kızdı casut, okırdı,
-“Aketınız astka,” dedı, “bızge ruslar inandı.”
Surekletıp, temır urup, merdıvenden attırılıp,
Kettı Necıp şo beçlerge, karangılar bastırıp...

Taşlandırıp bayladılar başın, kolın, ayagın,
Tel ışınde elektrikler sıktı nazık cüregın...
Bayıldı, dep, toktattılar bır temırge astırıp,
Bır ayaktan teşık teşıp, baş aşaga tursatıp...
Bır kopka su, bır kopka bız, ayınmadan ayındı,
Auız cabık, sesı pıttı, insanlıgı cımşadı...
Kozın aşıp, karangıda, kanın sıypap tanıdı,
Çiment astı, vücud cara, susap avız kurudı...
Neşın başın auırganın, neşın teşık ayagı,
Anlayalmay, bırda tuştı şo yukuday bır kaygı...
       La ilahe illelllah, Muhammedun Resullulah.”

Gene keldı bır zamandan  yaman asker almaga
Gene sordı ondan tatar kırımların cakmaga !
Sonra vurup akettıler beç astına, ezdıler,
Bayılganson, vücut kanap, odasına attılar...
Saatler geştı, keşe geştı, Necıp korkıp tuşune, 
“Aytmadım , ya, arkadaştan, eş bırısınde, ziyette ?
Maga urgan, miyım cakkan, ermenımı, rusmı o ? 
Şu tatarnın tarihınnı kurban etken , kımdır bo ?
Avırmagan yerım barmı ? Vücud boldı bır cügış,
Inanmadım, bogadarda, ilerlesın şektırış !
       “La ilahe illellah, Muhammedun  Resulullah.”

Bır cütum su, anam, babam, ışer edım bır cütum,
Kolay korne olım şımdı, eziyetın ne diyım ?
Alla’ m, sen ber kuvet, aytmay, cakmay, oliyım,
Milletıme zarar bermiy, kefınlerge sarlayım !”
Duburdedı kene kapı, koterdıler Necıp ‘nı,
Bır kokladay otırttılar, sorgıcıdır bır delı !
-“Ayt” diy,”ayt” diy, kımler ta bar, semen millı colında ?
Kırımlılar ta ne gadar, arıflerın ayt, kayda ?”
Kızdı endı şo jandarma, neşın aytmay bo tatar ?
Oga kuvvet kaydan kele, dort kun bola, ziyet bar ?
        “La ilahe illellah, Muhammedun  Resulullah.”

“Aketınız  zıncırlarman başın, gogsın sarınız,
Ottırecek bonday hayın, aytmay sırın ; ezınız !”
Gene tuştı karanğığa, artık korkmay, dert tuymay,
Sade tılın Necıp tışliy, sır bermiyım, dep, saklay !
Vücud sızlay, başı kaynay, tuymay artık avıruv,
Tıl tışlengen, canı barmı ? kımse bılmiy son soluv !
Ekım aynın yırm-ekısı, bin dokuz yüz kırk sekız,
Kapalganın eşıtmeden, olgen kaber aldık bız !
Beş kun ara, beş kun ziyet, satınde bır sorgılar,
Dayanmadı şektıruvge ! Oksız kaldı tatarlar !
        “La ilahe illellah, Muhammedun Resulullah.”

Bin dokuz yüz kırk sekızdır, Dobruca ‘da ilk Tatar
Ottırıldı millet uşun, korkılı kunler başlar !
Ceza, dava, korulmeden, kaber keldı üyüne
“Olınıznı alınız sız, ozı yaptı ozıne !”
Şay degenler mahpusçiler, “Necıp ozın ottırdı”,
Kım ne diycek ? O seneler  tıl kesıldı, koz sondı...
Dobruca ‘nı bır ses tutkan, cılau sesı kaplagan,
Necıb’ımız artık kettı, Tatarlıkta kım kalgan ?
Azaplar’ga kara kaber keldı Necıp oldı dep,
Tatar uşun Dobruca ‘da artık kuneş battı dep!

Toplaşkanlar ocalarımız, cılaşkanlar akranlar,
Vücudınde  tamgaları, teşıklerı, zıncırlar,
Ezık başı, cangan şaşı, teşık, tılın tışlevı,
Ayagında kansız teşık, ocalarnı korkıttı...
Bır koy cılay, bır memeleket, Kırımtatarı ıgrana,
Millet uşun cürgen cıgıt, sonı bonday mı, Allah?
Acı Fazıl, Şeripe –tay, tur kor ulun ne alde,
Duşman kolı onı katıp ezıp cöytkan beş kunde ?
Ecdatların unutmadan, dogrı cölda can bermek,
Mutluluktır bır Gaziy’ge, kımge tiyer şay olmek ? 

Cenazege, son cölına, butun millet toplaştı,
Korkıp kaşkan bek az boldı, tatar kalkı toplaştı...
Kokten cavun, kozden caşlar, turmay aktı, kop aktı,
Er gecede, cüvgan oda, carık bolıp canlandı !
Koyın kalkı korkıp karay sonmez ışık üy totıra,
Carık osıp koy ışınde mezarlıkka cöytıla...
Şehit Necıp, canın ratlık tapsın, şo canın,
Sendi cıgıt kaş yüzyılda Dobru‘ca mız yaratsın ?
Hürmetımız saga büyuk, cölında bıl, devam bar,
Unutmaylar senın atın, akranların, tatarlar...

Necıp demek, Vatan demek, bır tarihtır, bır Hanlık,
Milliyetçılık etkenlernı dort yıl sonra bız cöyttık !
Bin dokuz yüz ellı ekıde kapadılar mahpuske
Dobru’ca nın ocaları şurudıler dert -  dertke !
Saga şımdı, ellı sene sonra, destan bız yazdık,
Tuştı duşman, ay koterle, Kırım’ga kaytıp keldık !
Bılgenımız Vatan dertı, ıstegımız kurtulmak,
Yarın, bır gun, Kok Bayraknı oz Vatanga saldırmak !
Istegımız türkçılıktır, bılgenımız tatarlık,
Vatan uşun, bılgı, kuvet, yorulmadan topladık !

Duvalarımız kabul boldı, Yaratanga yetıştı,
Uzaklaştı kara bulut, kuneş ayga col aştı...
Ezan sesı, ezan sesı, Türk Dünyası canlandı,
Kol uzata tatarlıkka  Gazi – şehit destanı...
                          23 Ekim 1996 da yazıldı; Vatan ciyıntıgı,1999, Kostencı, s.66-71


N E C I P   N – A  M U R I T

Norii, norii cei negri apasă întreaga Românie
E comunism cu ruşii, ce vom avea din glie ?
“Din nou pentru Crimeea speranţa a murit,
Şi Dobrogea se zbate sub jugul comunist...
Sunt crimeeni aicea, prin sate mai dosite,
Iar rusul, în Siberia şi-n lagăr îi trimite !
Ideii naţionale eu viaţa-mi dărui,
Crimeea –n libertate atât de mult dori!”
Aşa gândea prin lanuri ascuns Negip Fazăl,
Ca iepurele doarme, jandarmii sunt în jur !

“Luni de toamnă, rece-i noaptea, plouă, se întunecă,
De când n-a mai fost acasă a trecut o săptămână...
La Albeşti în vale l-au închis pe hogea Şaip,
C-a înmormântat străina ce de tifos a murit !
Grânele de anu-acesta vor aduce bani mai mulţi
Cei bogaţi vor da cu milă, ajutând compatrioţi.
Tot cu gânduri ca acestea a venit Negip acasă,
Vrea el zorii să-i serbeze cu ai săi fiind la masă. 
Luni de toamnă, reci sunt toate, paie-n loc de aşternut,
Nu de închisoare fuge, el poporul şi-a temut.

Umbră mare, se-aud paşii, întunericul tot creşte,
Câinii latră fără stare, luna se aşterne-n cale.
Mi-e prieten ori mi-e duşman cel care s-apropie,
Deşi Turcia mă cheamă, eu rămân la datorie !
“Sunt Eiub, ţi-aduc o veste despre dragii tăi copii,
Nu te-au căutat pe-acasă, este linişte, să ştii !”
Binecuvântare fie omeniei, zise el din fân ieşind
Voi îmi daţi puterea luptei idealul sfânt iubind !
“Nu fii trist, tipografia la prieteni a ajuns,
Nu vor afla comuniştii niciodată ce-ai ascuns ! 

Zile triste, tiranie, tu de-acasă noaptea pleci,
Tot de la strămoşi îţi vine grija pentru cei pribegi.
Ca-ntr-un film se derulează trista soartă a Crimeii,
Hani Ghiray ori Gaspirali, Seydamet ori Celebi...
Neam orfan, pierdut în sate răzleţite din Dobrogea,
Fraţi fugari, fraţi din Rusie, ascunzându-se aicea...
Ce ne-aşteaptă oare mâine, spaima ne va cotropi,
Cum să plece el din ţară, el cu –ai săi va suferi !
Zi de toamnă, zile grele când Negip forţe adună,
E tătarul ce conduce, ştiu jandarmii de o lună...

Azi e soare deşi-i toamnă, azi el teama şi-a învins,
De la Krăm aşteaptă veste, bulevardul e deschis.
“Să merg iute” zice omul, “ziua ce-o să mi se-ntâmple?
Dacă eu rezolv şi asta, neamul meu se va destinde.”
Înc-un pas şi la al doilea este prins de braţe tari,
În dubiţa ceea neagră e luat şeful tătar !
Pumni şi ochi ticăloşit, voce cruntă de duşman,
Sângele se-adună-n vene, “mă vându care sărman?”
L-au zvârlit în brânci pe pietre, pe cimentul îngheţat,
E închisoarea din Constanţa, Dumnezeu pe-aici n-a dat...

Popor al meu, e vai de tine, Vai Crimeea, vai, copii,
Sat natal, popor de jertfă, ce destine vor veni ?
Gânduri negre, izvorâte  din pereţii reci şi grei,
Brusc se rup când lanţul uşii zornăie sub paşii răi.
Îl pocneşte torţionarul şi îl târâie pe scări,
Spre anchete ucigaşe, spre torturi din alte ţări.
Chipul de călău îl vede, e duşmanul secular,
Mâna sângerândă şterge sângele lui de tătar.
“Doamne, dă-mi putere mie să rezist cu demnitate,
Să nu-i spun pe bieţii oameni  de prin sate – ndepărtate...

“Să ne spui din crimeeni câţi în sate ai ascuns?
Să ne spui ce ajutoare  cei din Turcia ţi-au adus ? 
Ce tot vrei acea Crimee, e a ruşilor de mult,
Nu mai e nimic acolo, morţii însuşi se ascund.”
“Eu, poporul şi o Patrie, doar atâta eu vă spun,
Faptele-mi sunt cunoscute, de iubire doar dispun.”
Întâi palma, apoi talpa de la cizmă crunt lovi
Şi în beci îl azvârliră, când călăul porunci. 
Prăvălit pe scări de piatră a căzut Negip în gol,
Căci poruncă grea venise de la rus, stăpânul lor.

Dezbrăcat, capu-i legară, mâinile moi atârnând,
Fir electirc îl doboară, inima încet strângând.
S-au oprit când leşinase,apoi atârnat de fier,
Pielea zace găurită, capu-ntre pământ şi cer.
Din găleată apa rece amorţi forţa de om,
 Gura-nchisă, vocea stinsă, leşinase ca în somn.
Când deschise iară ochii, sânge roşu picura,
Pe cimentul ce ucide, apă vrea, apă cerea...
De ce capul îl duruse, de ce –i gaura din picior,
De-nţeles nu e nimica, cade trupu-n somn uşor.
                                            Aleluia ! 

Din nou vine temnicerul  ca să-l ducă la anchetă,
Din nou vine torţionarul ca să-i ceară altă soartă.
Apoi iar beciul îl simte, frânt, bătut şi schingiuit
În leşin fără oprire zace –n sânge , chinuit...
Ore trec, abia cinci zile,  speriat Negip gândi  
Că el n-a trădat pe nimeni sub tortură şi...zâmbi...
Cel ce m-a lovit, cel ce creierul  mi-a ars 
Era rus, armean fu oare, cine neamul mi-a distrus ?
Mai am os întreg în mine ? Trupul mi-este terci zdrobit,
Nu credeam că omenirea în tortură s-a şcolit !
                                      Aleluia !
Apă, mamă, apă, tată, strop de apă aş dori,
Moartea mi se pare raiul, căci din iad eu aş ieşi ...
Dă-mi putere, Tu, Divine, ca să mor făr-a trăda,
Neamul meu să nu decadă, când în giulgi m-or aşeza...
Uşa temniţei vuieşte, iară l-au  târât pe sus,
Aşezându-l fără vlagă la anchetă l-au supus !
-“Spune, spune, turcul care te-ajuta în lupta ta ?
Câţi mai sunt cei din Crimeea, cine-n casă-i ocrotea ?
Se înfurie jandarmul, de ce tace ăst tătar ?
Cum rezistă la tortura inventată de barbar ?

Duceţi-l în lanţuri grele, tot în fiare îl legaţi
Ne omoară el, banditul, mereu tace când îl baţi !
Întunericul îl soarbe, nu-i e teamă, nu mai simte,
Trupul tot e o durere, limba şi-a muşcat în dinte !
Capu-i fierbe, arde trupul, numai doare ce-i durere,
Îi atârnă-n colţ de gură, vârful limbii-n nemurire.
Douăzeci şi trei octombrie,  una mie nouă sute patru ş-opt
Vestea arestării vine cu a morţii... Este mort !
În cinci zile de tortură făr-o clipă de odihnă
A murit Eroul nostru, demnitatea e de vină !
                                  Aleluia !

E o mie nouă sute patruzeci şi opt când moare
Liderul naţiunii noastre, patriotul nostru mare !
N-a fost judecat, nu are condamnare cu-nchisoare,
“Mortul vi-l luaţi acasă, sinucis prin spânzurare !”
Ei astfel  barbar curmară viaţa lui de luptă-ntreagă...
Cum să moară deodată ? Cine poate să-i mai creadă?
Doar o lacrimă colindă Dobrogea îndurerată...
A murit Negip al nostru, lupta noastră-i sfâşiată.
În Tătaru vine vestea despre moarte de Erou
Dobrogea e-n întuneric, Soarele s-a stins din nou !

Au venit preoţii noştri, plâng aceia ce-l iubeau
Trupul lui era dovada, urme crunte speriau...
Craniul e zdrobit, păru-i ars, găuri în trup,
Îl spălară hogii – rude, toţi plângând omul cel sfânt...
Satul plânge, ţara plânge, geme neamul din Crimeea,
Omul nostru sfânt şi mare, greu destin Domnul scria.
Scoală tu, Fazăl- hagiul, Şeripe vino să vezi,
Ce-au făcut din fiul nostru, duşmănia l-a ucis !
Ca să mori luptând eroic cu-a strămoşilor onoare,
Este unica dorinţă, un viteaz nicicând nu moare !

Se adună iară neamul ca să-l ducă spre mormânt,
Cei ce se-ascundeau atuncea, numai au niciun cuvânt.
De sus plouă, lacrimi plouă, clocote de plâns răsună,
Camera lui mortuară noaptea-i plină de lumină !
Speriaţi privesc sătenii la o flacără nestinsă
Ce străbate-n noapte satul până la mormânt aprinsă...
Negip Eroul, fie-ţi sufletu-n odihnă, inima în linişte,
În poporul nostru oare când al doilea Fiu s-o naşte ?
Noi luptăm şi-acum ca tine, idealul tău ni-e scump,
Nu te vor uita colegii, tu urmaşilor eşti scut !

O istorie e-n tine, Negip e Patrie, Hanat !
Peste patru ani pierdurăm pe toţi cei ce au  luptat...
Anul una mie nouă sute cincizeci şi doi e trist,
Sute de ani de-nchisoare patrioţii au primit ...
Vin acum eu cu poema celor cincizeci de ani
Ca să-ţi spun că-i dus duşmanul, în Crimeea suntem iar !
Tot ce ştim e dor de Patrie, libertate ne dorim,
Mâine poate înălţa-vom Steag Albastru ce iubim !
Vrem să crească gintea turcă, neamul de tătar îl vrem
Pentru Patria străbună într-o luptă noi suntem !

Ruga noastră fu admisă, Creatorul ne-a primit,
Norii negri se usucă, Soarele-i la Răsărit !
E divină Cartea Noastră, Lumea turcă s-a trezit,
Braţul ce ne ocroteşte  e un imn, e Eroism !
                          Traducere din vol. Vatan, 6 Februarie 2008, Constanţa

AZAPLAR / Güner Akmolla / 1 Mayıs 2012



ŞANLI  AZAPLAR
                                          Güner  Akmolla, 1 Mayıs 2012
Azap degen türk ordısı qurğan koyın sırtında
2012 – de bız oturtamız tarih üçün taştan qaya.
Dünya ustı guldesteler  açılğan Azaplar’da
Bız bo yernı merkez ettık öz milli dünyamızda!

Koy balaban, baylar ketıp mekteplerde oquylar
Dobruca’nı em Qırım’nı Tatarlıqqa baylaylar.
Istambul’man Berlin colı Azaplar’dan başlana
Mında kelıp toplaşalar  - Vatan Dava canlana!

Ozenbaşlı qaşıp kele binden fazla tatarman
Men olarnı sıpra, bostan, torıme de salarman.
Toylar bola, bayram kele tılge-dinge sarılıp
Avrupa’ğa qolın sala, col aşıla, Azaplar’nı tanıtıp!

Dertlı zaman marebenın sonın bızge bağışlay,
Komunistler cerleşkende, koyde  tatar qaltıray!
Bulut qara, carıq söndı, kun batar hep uzadı,
Bırıncıde koy balası Necıp Şehit qapaldı!

Yuqlay şımdı mezarından bızge quvet bağışlap,
Öz koyınde canıp-söndı, Vatan uşın cabalap!
Onın colın tutqan aydın, erkek, hanım mahpuste,
Tatarların milliy cenkı Dobruca’da şay pıte...

Mustecep, Osman Nuri, Salya, Mendu, Şevket, Sultan,
Malık, Şaip, Teufik, kiyevler, Anıs oca, Azaplardan!
Bızde bugun – bala, torun, tarih colunda barmız,
Olar içün , millet içün, Vatan içün - ABIDENI quramız! 



VESTITUL  AZAPLAR /  TĂTARU
                                          Traducerea autoarei, 1 Mai 2012
Armata turcă denumită Azap satul acesta l-a fondat.
În 2012 construim un monument al celor ce l-au înălţat.
Aici în sat din lumea noastră inteligenţa se-aduna
Lumii tătare – capitală satul  Tătar  se arăta.

E mare satul, cei bogaţi în şcoli vestite studiau
Dobrogea lor şi vechea Crimee lumii de azi ei aduceau.
Din Istambul până-n Berlin în Azaplar popas făceau
Aici se adunau cu toţii, Procesul Patriei  cereau.

Fugari veniră din Crimeea, Ozenbaşlî e-n fruntea lor
Satul dădea casă şi masă, visau ţara tătarilor ...
La nunţi, bayram şi la tepreş, limba, religia-i unea,
Privind Europa cea modernă o capitală- aici creştea.

Sfârşitul de război aduce în lumea noastră marea dramă.
Se-aşează comuniştii-n frunte, lumea tătară se destramă.
S-a stins lumina, norul negru se-ntinde până la apus,
Negip Eroul a fost primul şi cel mai mare Fiu- răpus!

Aicea doarme în mormântul din care forţă noi luăm.
În satul lui el duce lupta pentru Crimeea ce-o iubim!
Şi toţi fruntaşii care luptă pentru dreptate şi popor,
Aici în Dobrogea română sunt torturaţi, aici ei mor!

Când Mustegep începe lupta, Osman Nuri, Salya,Şevket, veniră
Mendu, Sultan,Malik, Şaip, Teufik, Anis, o lume ei uniră.
Şi astăzi noi, urmaşii celor ce-au scris istoria cu sânge
Le-am înălţat Lor Monumentul cu flacăra ce nu se stinge!